Hayal meyal bir cafe burası... Taş duvarları, küçük ahşap pencereleri, kahverengi ahşap masa ve sandalyeleriyle... Pencere önünde; kırmızı, pembe ve beyaz sardunya çiçekleri ile fesleğen saksıları... Ardında orman manzarası, çam kokulu yemyeşil bir orman... Farklı lezzetler ve hayata dair herşey var mönüde... Çam ağaçlarının kokusu, içeride nefis yemek kokularıyla karışıp sohbetimize eşlik edecek Cafe Sardunya'da... Hoşgeldiniz :)

29 Kasım 2006

MUZLU KURABİYE


Muzlu kek olur da kurabiye olmaz mı dedim :) kartopu gibi ,mis kokulu ,içi kekimsi ,muz tadında 15-16 adet kurabiyem oldu...

Malzemeler :
2 yumurta
3 adet muz
5 su bardağı un
150 gr margarin
1 Türk kahvesi fincanı sıvı yağ
1,5 su bardağı toz şeker
2 yemek kaşığı muzlu puding ( dolu dolu )
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
yarım çay kaşığı karbonat
1 su bardağı ceviz

Yapılışı :

Öncelikle malzemelerimizin hepsi oda ısısında olmalı.. Muzları robotta püre haline getiriyoruz. Bu aşamada tüm malzeme hazır olmalı ,çünkü aksi taktirde bekleyince muz püresi kararıyor. 2 yumurta ,margarin ,sıvıyağ , şeker ,muz püresi ve vanilyayı elimizle iyice karıştırıyoruz. Ardından ayrı bir kapta eleyip karıştırdığımız ;un ,karbonat ,kabartma tozu ve toz puding karışımını yumurtalı karışımımıza ilave ederek yoğurup yumuşak kıvamlı yapışmayan bir hamur elde ediyoruz. Bıçakla iri iri kıydığımız cevizleri hamura karıştırarak kurabiyeleri yuvarlıyoruz. Ben cevizin bir kısmını kurabiyelerin üzeri için ayırdım. Yuvarladığımız kurabiyeleri cevize batırarak yağlanmış fırın tepsisine diziyoruz. Önceden ısıttığımız 170 derece fırında 40 dakika üzerleri beyaz kalacak şekilde pişirdikten sonra fırından çıkarıyoruz. Servis yaparken üzerine pudra şekeri eleyerek servis yapıyoruz. Yanında nescafe ile tavsiye ediyorum :)

Afiyet olsun...




27 Kasım 2006

TAVUK FAJİTAS

Baharat ,soğan ,sarımsak gibi yoğun tadları sevmemden ötürü Meksika Mutfağı çok ilgimi çekiyor. İzmir de bir Meksika restoranında severek yediğim Fajitas ı ( okunuşu ;Fahita )tavuk etiyle yada kırmızı et ile evde de uyguluyorum. İştah açıcı ve çok lezzetli bir yemek :)

Malzemeler : ( 4 kişilik )
3 adet tavuk göğüs eti
3 adet kırmızı biber
6 adet yeşil biber
4 adet soğan
6 yemek kaşığı sıvı yağ
3 çay kaşığı pul biber
1 tutam karabiber
1 tatlı kaşığı fajita baharatı ,tuz
2 diş sarımsak
meksika fasulyesi ( konserve)
6 adet tortilla
2 yemek kaşığı süt
soslar için ;
yoğurtlu sos :
2 çaybardağı yoğurt
2 yemek kaşığı mayonez ,1 tatlı kaşığı limon suyu

guacomole sos :
1 adet avokado
yarım domates
yarım soğan
küçük bir diş sarımsak
2 sap maydanoz
tuz
salsa sos :
3 domates
1 tatlı kaşığı acı biber salçası
1 adet soğan
1 tatlı kaşığı limon suyu
1 diş sarımsak
1 tutam kişniş

Yapılışı :
Öncelikle tavuk etlerini uzun ince şeritler halinde kesiyoruz. 3 yemek kaşığı sıvı yağ ,süt ,1 adet soğan ,2 diş sarımsak ,1 çay kaşığı pulbiberi bir kapta karıştırıp etlerin üzerine dökerek marine ediyoruz. En az bir saat eti bu şekilde dinlenmeye bırakıyoruz.
Kırmızı ve yeşil biberleri uzun ince şeritler halinde keserek 2 yemek kaşığı sıvı yağda tavada soteliyoruz. Ocaktan alarak bir kaba alıyoruz.
3 adet soğanı piyazlık doğrayıp 1 yemek kaşığı sıvı yağda soteleyerek fasulye konservesinden ilave edip karıştırıyoruz. Meksika fasülyesi konserve olarak büyük marketlerde satılıyor. Bir küçük kutunun yarısını kullandım( 250 gr ) Ocaktan alıp bir kenarda bekletiyoruz.
Dinlendirdiğimiz etleri sosuyla beraber teflon tavaya alarak hızlı ateşte suyunu çekerek bişiriyoruz. Etler kavrulup kızardığında ,karabiberi ,2 yemek kaşığı pulbiberi ,fajita baharatını ve tuzunu ilave ederek karıştırdıktan sonra ,son olarak sotelediğimiz biberleride ilave ederek karıştırıp ocaktan alıyoruz.

Gelelim sosların hazırlanmasına... Sosları etlerden önce hazırlamanızı tavsiye ediyorum. Çünkü sıcak servis yapılması gereken bir yemek.
Yoğurtlu sos için ;yoğurt ile mayonezi karıştırıp sos kaplarına boşaltıyoruz.
Guacomole sos için ;( okunuşu ;guakamole )yine büyük marketlerden rahatlıkla bulabileceğiniz 1 adet avokadoyu kesip ,çekirdeğini çıkarıp kabuklarını soyuyoruz. Dilimlere ayırıp ,soğan ,sarımsak ,maydanoz ,çekirdekleri çıkarılmış domates ve tuzu ilave ederek robottan geçirip sos kaplarına alıyoruz. Sosumuz servise hazır...Salsa sos için ;domateslerin çekirdeklerini çıkardıktan sonra tüm malzemeyi robottan geçirip sos kaplarına alıyoruz.

Tavuk Fajitas ı servis yaparken ;yine büyük marketlerden temin edebileceğimiz tortilla ekmeklerini ( lavaş ) teflon tavada ısıttıktan sonra dörde bölerek servis tabaklarına diziyoruz. Tabağın bir kenarına fajitas ,diğer kenarına soğanlı meksika fasulyesinden koyarak soslarımızla beraber servis yapıyoruz. Yanında bira ile ,tortillaların içine fajitas koyup üzerine soslardan dökerek dürüm gibi sarıp yemesi nefis oluyor.

Afiyet olsun...



25 Kasım 2006

LİMONLU CEVİZLİ KEK


Limon kokulu ,cevizli ,kocaman kabaran Cafe Sardunya ya özgü çok sevdiğim bir kek...

Malzemeler :
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağında 2 parmak eksik süt
3 su bardağı un
Yarım su bardağı sıvı yağ
100 gr tereyağı
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1,5 limonun rendelenmiş kabuğu
1 yemek kaşığı limon suyu
1 su bardağı iri kıyılmış ceviz
1 çimdik tuz
üzeri için ;
pudra şekeri

Yapılışı :
Öncelikle sütü bir kaba alıp ocağa koyuyoruz. Şekeri ilave edip şeker eriyene dek pişirip karıştırıyoruz ve bir kenarda soğumaya bırakıyoruz.
Tereyağını bir kapta eriterek soğumaya bırakıyoruz. Yumurtaların aklarını ayrı bir kaba ayırıp ,sarılarını sıvıyağ ile mikserle iyice çırpıyoruz. Soğuttuğumuz tereyağını ilave edip çırpmaya devam ediyoruz. Ardından soğumuş şekerli sütü ,limon suyunu ve vanilyayı katıp karıştırıyoruz. Unu ve kabartma tozunuda ekleyip karıştırdıktan sonra ,ayırmış olduğumuz yumurta aklarını bir çimdik tuz ile mikserle çırparak kar haline getiriyoruz. Çırptığımız yumurta aklarını ve rendelenmiş limon kabuğunu da kek hamuruna ekleyip mikserle 30-40 saniye karıştırıyoruz. Son olarak iri iri kıydığımız cevizi de katıp tahta kaşıkla karıştırarak yağlanmış kek kalıbına döküyoruz. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 1 saat pişirerek üzeri kızarınca fırından çıkarıyoruz. Kek ılınınca üzerine pudra şekeri eleyerek servis yapıyoruz. Kekin tamamı tüketilmeyecekse eğer ,pudra şekerini sadece servis yapacağınız kısma ,hemen servis öncesinde dökmeniz önerim. Aksi taktirde kek beklediğinde üzerindeki pudra şekeri havanın etkisiyle yapışık bir hal alıyor ,bilginize...

Afiyet olsun...




23 Kasım 2006

CENNET TATLISI


Biz "cennet elması" diyoruz..."Trabzon hurması" diyenler de var. Turuncu renkli ,şekli ve yapısıyla domatesi andıran ,hoş kokulu ,ballı ,parlak nefis bir meyve...İşte ,çok sevdiğim için bu meyve ile bir tatlı hazırlamayı istedim. Cennet elmasından ,cennetlik bir tatlı oldu :)

Malzemeler :
6 su bardağı süt
12 yemek kaşığı un
3 çay bardağı şeker
5 yemek kaşığı nişasta
50 gr margarin
1 paket vanilya
6 adet cennet elması ( trabzon hurması )
1 paket tart jölesi
1 paket pötibör bisküvi

Yapılışı :
Öncelikle bisküvileri bir kapta elimizle fındık büyüklüğünde ufak ufak kırıyoruz. Unu ve nişastayı 1 bardak soğuk süt ile karıştırarak pürüzsüz bir kıvam elde ediyoruz. 5 bardak sütü tencereye koyup şekeri ,unlu nişastalı karışımı ,vanilyayı ve rendelediğimiz 3 adet cennet elmasını ilave ederek karıştıra karıştıra pişiriyoruz. Koyu bir kıvam olmalı. Kaynamaya başladığında 2-3 dakika sonra ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz. Hafif ılınınca karışımı çırpma kabına alarak margarini ilave edip mikserle iyice çırparak akıcı ve pürüzsüz bir kıvam elde ediyoruz. Karışımın soğuk olmamasına özen göstermeliyiz ,bu yüzden hızlı hareket etmeliyiz. Bisküvilerin yumuşaması için tatlımızı krema ılıkken hazırlamamız önemli bir nokta. Kelepçeli kek kalıbının içini alüminyum folyo ile kapladıktan sonra 2 cm yüksekliğinde krema dökerek kenarlara gelmeyecek şekilde bir miktar bisküvi serpiyoruz. Ve üzerine tekrar ince bir katman krema .Bu aşamadan sonra bisküviler ve krema bitene dek aynı işlemi uyguluyoruz. En üste kalan kremayı dökmeden bir kaşık yardımıyla bisküvileri üstten bastırarak iyice tatlımıza gömülmelerini sağlıyoruz. Ardından kremayı dökerek tatlıyı dolapta 1 gün bekletiyoruz. Servis yapmadan 1 saat kadar önce kelepçeyi açıyoruz ve tatlımızın kenarlarından folyoyu temizledikten sonra ,3 adet cennet elmasını kabuklarını soyarak ince dilimler halinde kesiyoruz. Tart jölesini pakedin üzerindeki tarife göre hazırlayarak dolaptan çıkardığımız tatlının üzerine fırçayla ince bir katman halinde sürüyoruz.

Dilimlediğimiz cennet elmalarını dıştan içe doğru dizerek kalan jöleyi kaşıkla heryerine eşit gelecek şekilde meyve dilimlerinin üzerine döküyoruz. 1 saat kadar dolapta dinlendirdikten sonra dilimleyerek servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...



22 Kasım 2006

MANTARLI FIRIN MAKARNA


Yoğun mantar lezzeti ve makarnanın buluştuğu çıtır çıtır bir ziyafet :) Ben bu makarnayı çok seviyorum...

Malzemeler :
1 paket makarna
1 paket kremalı mantar çorbası
3 su bardağı süt
3 yumurta
1 paket mantar ( 400 gr )
2/3 çay bardağı zeytinyağı
tuz
karabiber

Yapılışı :
Öncelikle hazır çorbamızı 2 su bardağı süt ile karıştıra karıştıra pişiriyoruz. Yoğun bir kıvam oluyor. Ocaktan indirip 1 su bardağı soğuk sütü ilave ederek karıştırıp pürüzsüz bir kıvam elde derek bir kenarda iyice soğumaya bırakıyoruz.
İrice doğradığımız mantarları ,zeytinyağının tamamını ilave ederek kavuruyoruz. Mantarları ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz.
Makarnayı tuzlu suda haşlayıp süzüyoruz. Makana seçiminde , fırın makarna için uzun çubuk şeklinde ,kalın ve ortası delik olan makarnayı tercih ediyorum.
Soğuyan mantar sosu derin ve büyükçe bir kaba alarak içerisine 3 yumurtayı kırıp mikserle karıştırıyoruz ve soğumuş mantarları ilave ediyoruz. Damak tadımıza göre tuz ve karabiber de ekledikten sonra haşlanmış makarnaları karışımın içerisine döküp iyice karıştırarak yağlanmış fırın tepsisine boşaltıyoruz. Önceden ısıtılmış fırında 200 derecede 50 dakika pişirip ,üzeri nar gibi kızardığında fırından çıkarıp soğutmadan ,dilimleyerek servis yapıyoruz.

Bu makarnayı yanında salata ve beyaz şarapla ana yemek olarak hazırlıyorum ben. Hafif ,şık ve çok lezzetli...tavsiyemdir ;)

Afiyet olsun...






21 Kasım 2006

TAVUK ETLİ ARAPSAÇI YEMEĞİ


Biz Ege'liler ot yemeklerine bayılırız. Herbiri kendine has aroması ile süsler sofralarımızı çeşit çeşit ot yemekleri. Arapsaçı da bunlardan biri ,hatta en bilinilir olanlarından. Anasona kokan bu ot çeşidi rezene ile aynı familyadan. Görünümü aynı dereotuna benziyor. Tabiii daha çok dallara sahip ve biraz daha uzun dereotundan. Kalın demetlerle yada kilo ile pazarlardan temin edilebiliyor.

Arapsaçının faydaları saymakla bitmiyor ; spazm giderici ,safra söktürücü ,iştah açıcı ,bağırsak yumuşatıcı ,süt arttırıcı ,idrar söktürücü ,gaz giderici...Kökü safra taşarına ve idrar azlığına iyi gelirken tohumu ise mide ve bağırsak gazları ve parazitlerine iyi geliyor. Ayrıca kandaki üreyi düşürüyor, burun tıkanıklığını açıyor ve cildi koruyor.
Tüm bu faydaları bir yana zeytinyağında kavurması ,yumurtalısı ve etlisi pişirme şekilleri arapsaçının. Ve herbiri birbirinden lezzetli :)

Malzemeler :

1 kg arapsaçı
200 gr tavuk eti
2 ortaboy soğan
yarım limon
1 tatlı kaşığı un
3 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz

Yapılışı :
Arapsaçını yıkayıp iri iri doğruyoruz. Kuşbaşı kıydığımız tavuk etlerini zeytinyağında soteleyip ,etler suyunu çekince ,yemeklik doğranmış soğanı ilave ederek beraberce kavuruyoruz. Ardından arapsaçını da ekleyerek karıştırıyoruz. Kısık ateşte 5 dakika pişirip 1 su bardağı sıcak su kattıktan sonra pişirmeye devam ediyoruz. Otlar pişince ,bir kapta yarım limon suyu ile 1 yemek kaşığı unu karıştırarak hazırladığımız pürüzsüz karışımı birazda yemeğin suyu ile karıştırarak pişmekte olan yemeğimize ilave ediyoruz. 3-4 dakika daha kaynattıktan sonra ocaktan alarak servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...





19 Kasım 2006

KURU KAYISILI-FINDIKLI KURABİYE


Annem "kurabiye canavarı" derdi bana çocukken :) haala değiştiğim söylenemez...işte ennn sevdiğim kurabiye ;

Malzemeler :
2 yumurta
1 paket margarin
2 su bardağı tozşeker
6 su bardağı un
2 paket kabartma tozu
Yarım su bardağı fındık kırığı
1 su bardağı kuru kayısı

Yapılışı :
Oda ısısındaki margarini yumurta ve şekerle iyice karıştırıyoruz. Ardından un ve kabartma tozunu ekleyip yoğurarak elimize yapışmayacak yumuşaklıkta bir hamur elde ediyoruz. Fındık kırığı ve bıçakla küçük küçük doğradığımız kuru kayısılarıda ilave edip yoğurmaya devam ediyoruz. Ben bu kurabiyeyi kocaman kocaman seviyorum . Bu yüzden biraz büyük yuvarlaklar yuvarlıyorum. Hazırladığımız hamurdan yaklaşık 20 kurabiye çıkıyor benim ölçümle. Siz daha küçük kurabiyeler hazırlayabilirsiniz dilerseniz. Bu durumda daha çok kurabiyeniz olacaktır tabiii...Kurabiyelerimizi yağladığımız fırın tepsisine dizdikten sonra ,önceden ısıtılmış fırında 170 derecede 40 dakika pişiriyoruz. Kurabiyeler kabarınca üzerleri çatlak çatlak oluyor. Bu görüntüye bayılıyorum :) Hafif pembeleşince fırından çıkarıp servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...

17 Kasım 2006

İÇ BAKLALI PİLAV


Malzemeler :
1 su bardağı iç bakla
1,5 su bardağı pirinç
3 taze soğanın yaprakları
4-5 sap dereotu
4 yemek kaşığı zeytinyağı
2 su bardağı etsuyu yada 1 tablet etsu
1 adet kesmeşeker
4-5 damla limon suyu
tuz
karabiber

Yapılışı :
Bu pilavı taze içbakla ile de kabuklu kurutulmuş iç bakla ile de hazırlayabilirsiniz. Öncelikle baklaları suda haşlıyoruz. Baklalarınız kuru ise akşamdan soğuk suda ıslatarak ardından daha uzun süre haşlamanız gerekecektir. Ben taze iken haşlanıp derin dondurucuda dondurulmuş bakla ile hazırladım. Taze yada dondurulmuş bakla ile hazırlamanızı tavsiye ediyorum. Baklaları pilav tenceresine alıp 4 yemek kaşığı zeytinyağında ince ince kıydığımız taze soğan yaprakları ile soteliyoruz. Ardından tuzlu sıcak suda ıslatıp 1-2 saat beklettiğimiz pirinçleri ,suyunu süzerek baklalara ekleyip 2-3 dakika kavuruyoruz. Son olarak kıyılmış dere otunu ,etsuyunu ,kesmeşekeri ,tuz ve karabiberi de ekleyerek kapağını kapatıp suyunu çekene kadar pişirdikten sonra ocaktan alıyoruz. 4-5 damla limon suyunu pilavın üzerine damlattıktan sonra ,pilavın üzerine kağıt havlu örterek ,tencerenin kapağını kapatıp yarım saat kadar dinlendiriyoruz. Tenceredeki pilavı karıştırıp servis tabaklarına alıyoruz ve dereotuyla süsleyerek servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...


16 Kasım 2006

KURU SEBZELİ ÇORBA


İzmir'in havası değişkendir. "İzmir'in havasına ve kızlarına güven olmaz" şeklinde bir söz bile vardır bilinen :) Kız kısmına katılmasam daa ,hava kısmına katılıyorum bu sözün...Tam kış geldi ,kabanlar atkılar derken ,yine ısınıyor hava ,23-24 derecelere çıkıyor kasım ayında...İşte böyle bir sıcak bir soğuk ,tam hastalık havası derler ya ,şirketteki ve evdeki herkes kırılıyor nezleden gripten ,ben dahil...İşte durum böyle olunca da ,insanın canı hiçbirşey istemiyor...Tabiii dumanı tüten sıcacık bir çorba haricinde :)

Yapımı çok kolay ve lezzetli bir çorba... Büyük marketlerde baharat reyonlarında rahatlıkla bulabileceğiniz ,minik minik doğranarak kurutulmuş sebze karışımıyla hazırladım. Markette dolaşırken dikkatimi çekmişti kurutulmuş sebze ,denemek için bir miktar alınca ,ardından bu çorba çıktı ortaya işte...

Malzemeler :
2 çay bardağı kuru sebze
Yarım paket krema
2 yemek kaşığı zeytinyağı
3 su bardağı etsuyu yada 1 etsu tablet
2 su bardağı su
2 yemek un
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı tuz
karabiber

Yapılışı :
Kurutulmuş sebzeleri 2 su bardağı suda 2 dakika kaynatıp süzüyoruz. Sebzeleri bir kenara ,suyunu bir kenara ayırıyoruz. 2 yemek kaşığı zeytinyağını tencereye döküp sarımsak ile beraber haşladığımız kurutulmuş sebzeleri hafif soteliyoruz. Ardından 3 su bardağı etsuyunu ve kremayı da katıp karıştırarak kaynamaya bırakıyoruz. Başka bir kapta unu hafif pembeleşene dek kavurup ayırdığımız sebze suyunu da ekleyerek iyice karıştırıp pürüssüz bir karışım elde ediyoruz. Çorbamız kaynadığında karıştıra karıştıra unlu karışımı ilave ederek tuz ve karabiberi de ekleyip 3-5 dakika daha kaynatıyor ve sıcak sıcak servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...



15 Kasım 2006

CAPPUCINOLU ÇİKOLATALI TATLI


Yine bana ait bir tarif...Sütlü tatlılar sınıfında olduğundan ;sağlıklı ,hafif ,hazırlaması kolay ve çook lezzetli :) Gerçekten yoğun bir lezzet olduğunu düşünüyorum...Ayrıca sunumuyla da şık bir tatlı oluyor ;

Malzemeler :
7 su bardağı süt
1 paket cappucinolu puding
8 yemek kaşığı un
20 adet kakaolu pötibör bisküvi
1 tatlı kaşığı nescafe
1 paket bitter çikolata ( 80 gr )
8 yemek kaşığı toz şeker
1 yemek kaşığı margarin
çikolatalı sos için ;
1,5 bardak süt
1 paket kakao ( 25 gr. )
5 yemek kaşığı toz şeker
3 çay kaşığı un

Yapılışı :
Sekiz yemek kaşığı unu 1,5 su bardağı soğuk süt ile iyice karıştırarak pürüzsüz bir karışım elde ediyoruz. Pudingi 5,5 su bardağı soğuk süt le karıştırıp pişiriyoruz. Puding kaynamaya başlayınca karıştırarak unlu karışımı pudinge ilave ediyoruz. 8 yemek kaşığı toz şekeride kattıktan sonra kısık ateşte 3-4 dakika daha kaynatıp ocaktan indirerek soğumaya bırakıyoruz.
Bisküvileri rondodan geçirerek un haline getiriyoruz. 1tatlı kaşığı nescafe ile 1 çay bardağı sıcak suyu karıştırarak şekersiz bir kahve hazırlıyoruz. Hazırladığımız kahveden 5 yemek kaşığı kahveyi ezip un haline getirdiğimiz bisküvilerle karıştırarak sert bir hamur elde ediyoruz. Bu hamuru fotoğraftaki gibi düz bir zemine yayıp küçük parçalar koparıyoruz.
Soğuyan pudinge 1 yemek kaşığı margarini ekleyerek mikserle iyice çırparak pürüzsüz ve akıcı bir kıvam elde ediyoruz.
Çikolatayı bıçak ile keserek fındık büyüklüğünde parçalara ayırıyoruz.
Ardından cam kalıbı ,tatlının kalıptan çıkmasını kolaylaştırmak amacıyla margarinle hafif yağladıktan sonra dibine bir miktar pudingten dökerek üzerine bisküvili hamurdan kopardığımız parçalardan diziyoruz. Hamurların fotoğraftaki gibi kalıp kenarlarından 1 cm. içerde olmasına dikkat ediyoruz. Üzerine parçalara ayırdığımız çikolatadan serperek pudingten döküyoruz. Yine büskivili hamurdan ,çikolata ve yine puding. Tekrar büsküvi hamuru ,çikolata ve kalan pudingi döküp 3 kat oluşturuyoruz. Tatlının dış yüzeyinde tamamen cappucinolu puding görünmeli. Tatlımızın buzdolabında minimum 8-10 saat beklemesi gerekiyor.
Çikolatalı sos için ; 1 su bardağı soğuk süte kakaoyu ilave ederek iyice karıştırıyoruz. Şekeri ilave edip kaynatıyoruz. Yarım su bardağı soğuk süt ile 3 çay kaşığı unu pürüz kalmayacak şekilde karıştırarak kaynamakta olan kakaolu süte karıştırarak ilave ediyoruz. 2-3 dakika kaynatıp ocaktan indiriyoruz. Üzerinde kabuk bağlamaması için karıştıra karıştıra soğutuyoruz.
Soğuyup sertleşen tatlımızı dolaptan çıkarıp dilimleyerek üzerine çikolatalı sos döküp servis yapıyoruz.


Afiyet olsun...





ŞIK SOFRALAR İÇİN...

Tüm bu şık tarifleri uygulayarak hazırlanan lezzetli yiyeceklerin güzel masalarda sunulması gereği atlanmaması gereken bir konu... Çünkü hazırladığımız yiyecekleri sevdiklerimize sunarken göstereceğimiz özen ,yemeği daha keyifli bir hale getirecektir. Bu doğrultuda özenli ,estetik yönden zengin ve incelikli bir masa düzenlemesi için ,bilmemiz ve dikkat etmemiz gereken ayrıntılardan söz etmek istiyorum biraz…
Misafirlerimize yemeklerimizi sunacağımız masanın örtüsünden başlayacak olursak ; yemek masamıza beyaz yada pastel rengi ,keten ,nakışlı yada dantel örtü koyabiliriz. Çok renkli ,alacalı örtü seçimlerinden kaçınmalıyız. Masaya koyduğumuz örtünün ,masanın yanlarından 30.cm.'den fazla sarkmamasına ,oturan kişilerin ayaklarına dolanacak şekilde abartılı bir uzunlukta olmamasına dikkat etmemiz gerekir. Masamızda uyum dikkat etmemiz gereken en önemli husus aslında. Örtüden yemek takımlarına, bardaklardan diğer gereçlere her şey "uyum" içinde olmalı. Peçeteler unutulmamalı. Dilerseniz yemek takımlarına uygun halka peçeteliklerden kullanabilir ,dilerseniz özenle sade bir şekilde katlayarak peçeteyi servis tabağının soluna yerleştirebilirsiniz.
Soframıza koyacağımız tabaklara gelince ;sunacağımız yemekler doğrultusunda tabak kullanmalıyız. En alta düz servis tabağı ,üzerine sulu yemek var ise çukur yemek tabağı ,çorba var ise çorba kasesi koymalıyız. Salata var ise salata tabağı servis tabağının sol ilerisinde durmalı. Ekmek tabağı ortaya ,meyve tabağı yine masanın ortasına konmalı. Bazı yemeklerin yenmeyen kılçık yada kemik kısımları için servis tabağının sol ön kısmına bir kemik tabağı konmalıdır. Tuz ve biberlik iki servis tabağı arasında masanın orta kısmına doğru ,yağ ve sirke sofranın ortasına yakın ,hardal ve diğer soslar da ,kullanılabilecekleri yemek var ise o yemek ile beraber sofraya getirilerek yağ ve sirkeye yakın yere konmalı. Masamızı süslemek amacıyla kullanacağımız çiçek tanzimleri masa örtüsü ve yemek takımlarıyla uyum içerisinde olmalı ,masanın ortasında kullanılmalı ve basık şekilli çiçekler tercih edilmelidir.
Sıra bardaklarda…Su bardağı tabağının sol ön kısmında ,şarap bardağı su bardağının sağında ,rakı bardağı su bardağının yanında yer almalı. Tabii rakı bardağı konulacaksa su bardağı rakı bardağıyla aynı ,şarap içilecekse su bardağı olarak kadeh tercih edilmeli.
Yemek çatalı tabağın solunda ,yemek bıçağı tabağın sağında ve kesici tarafı tabağa dönük olarak ,yemek kaşığı ise hemen bıçağın sağında yer almalı. Sağ yanda bıçak sol yanda çatal servis tabağına 1.er cm. yakınlıkta olmalı ve tüm bıçak ve çatallar kullanım sırasına göre dıştan içe doğru konmalı. Yani ilk kullanılacak olan en dışta olmalı. Meyve yada pasta çatalı tabağın önünde sağı sola doğru ,meyve yada pasta bıçağı çatalın yanında sapı sağa doğru keskin tarafı tabağa dönük olarak konulmalı.
İçme suyu ,sürahiyle ,maden suları ise kendi şişeleri ile sofraya getirilmeli ,kırmızı yada beyaz şaraplar ufak sürahiler içinde ,herkesin sıkılmadan kullanabileceği sayıda sofraya konmalı. Özel ve pahalı şaraplar şişelerinde saklanmalı ancak sofrada bulundurulmamalı.
Ayrıca davetlilerin rahatça yemek yiyebilmeleri açısından ,her bir kişi için 60 cm yer olmalıdır.
Unutmamamız gereken ,ayrıntıların bütünü oluşturduğu ve şıklığın ayrıntılarda gizli olduğu aslında…
Soframıza ,sevdiklerimize ve misafirlerimize gösterdiğimiz özen hayatımıza gösterdiğimiz özendir…


Lezzetli ,bereketli ,şık ve keyifli sofralar diliyorum :)

13 Kasım 2006

GÜLLÜ KURABİYE


Bu kez farklı birşey olsun istedim... Lokum gibi birşey çıktı ortaya :) Bildiğimiz nişasta kurabiyesine farklı bir yorum... Miss gibi gül kokan ,ağızda eriyen bu kurabiyeler yine bir Cafe Sardunya spesiyali oldu ;

Malzemeler :
2 yumurta
1 paket mısır nişastası ( 200 gr.)
3 çay bardağı un
1 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker
100 gr. margarin
3 yemek kaşığı gülsuyu
1 paket kabartma tozu

Yapılışı :
Yumurta ,oda ısısındaki margarin ,gülsuyu ve şekeri karıştırıp ,nişasta ,un ve kabartma tozunu ekleyerek ceviz büyüklüğünde kurabiyeler yuvarlıyoruz. Yağladığımız tepsiye dizerek önceden ısıttığımız 170 derece fırında 30-35 dakika pişirip kurabiyeler beyaz haldeyken fırından çıkarıyoruz. Kabaran kurabiyelerin üzerleri çatlıyor. Mis gibi gül kokulu yaklaşık 10-15 adet kurabiyemiz oluyor. Çay yada kahve ile servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...

BİBERLİ EKMEKLER


Pazar kahvaltısında ne yapsam diye düşünürken ürettiğim bir tarif...Kahvaltı sofrası yada beş çayı için ;renkli ,yapımı kolay ve lezzetli birşeyler hazırlamak istediğinizde tavsiye ederim :) Dilerseniz kepekli ekmekle de hazırlayabilirsiniz...

Malzemeler : ( 4 kişilik )
8 dilim ekmek
3 adet kırmızı salçalık biber
3 adet yeşil dolmalık biber
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 yumurta
1 çay bardağı süt
100 gr kaşar peyniri
tuz
karabiber
pişirme kağıdı

Yapılışı :
Öncelikle biberlerin tohumlu kısımlarını çıkarıp uzunlamasına ince ince kesiyoruz. İki kaşık zeytinyağında biberleri soteliyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Bir kapta 1 yumurta ve sütü çırparak biraz tuz ilave ediyoruz. Ardından soğumuş biberleri sütlü karışıma katarak karıştırıyoruz.
Fırın tepsisine pişirme kağıdını serip ekmek dilimlerini tepsiye sıralıyoruz. Biberli karışımı sıvı kısmı öncelikli olacak şekilde ekmeklerin üzerine paylaştırıyoruz. Ayrı bir kapta az tuz ve karabiber ile çırptığımız 1 yumurtayı biberli ekmeklerin üzerine kaşıkla döküyoruz. Önceden ısıttığımız 200 derece fırında 20 dakika pişirdikten sonra ,fırından çıkarıp ,ince ince dilimlediğimiz kaşar peynirlerini ,dilimlerin üzerine koyup tekrar fırına veriyoruz. Yaklaşık 2 dakika içerisinde peynirler eridiğinde ,fırından çıkarıp bekletmeden servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...


11 Kasım 2006

PATLICAN ÇORBASI


Veee...işte bir Cafe Sardunya spesiyali :) Bu tarif tamamıyla bana ait...Yeni tadlar keşfetmek ve değişik birşeyler yaratmaktan büyük keyif alıyorum mutfakta. Patlıcanın da çorbasını yaptım...Ben dahil içenler çok beğendiler. Deneyin ,beğeneceğinize inanıyorum...

Malzemeler :
2 adet ortaboy topan patlıcan
2 su bardağı süt
3 su bardağı etsuyu yada 1 etsu tablet
2 diş sarımsak
2 yemek kaşığı un
tuz
karabiber
pulbiber
zeytinyağı

Yapılışı :
Patlıcanları közleyip kabuklarını soyduktan sonra rondoda püre haline getiriyoruz. Patlıcanlarınız çekirdekliyse eğer çekirdeklerini çıkardıktan sonra bu işlemi yapın. Ardından havanda dövdüğümüz sarmısakları , çorba tenceresinde 1 kaşık zeytinyağında kavurup patlıcan püresini ekliyoruz. Sütü ve 2 bardak etsuyunu ilave ederek kaynaması için ocakta bırakıyoruz.
Bu esnada 2 yemek kaşığı unu ayrı bir kapta hafif pembeleşecek şekilde kavuruyoruz. Ocaktan alıp 1 su bardağı etsuyunu katarak topaklanmaması için iyice ezip karıştırıyoruz. Hazırladığımız unlu karışımı kaynamakta olan çorbamıza kepçeyle yavaş yavaş karıştırarak ilave ettikten sonra ,tuz ve karabiberide ekleyip 5 dakika daha kaynatıp ocaktan indiriyoruz.
Servis yaparken üzerine ;zeytinyağını ısıtıp pulbiber ekleyerek hazırladığımız sosu döküp ,nane yapraklarıyla süslüyoruz. Dilerseniz çorbanıza damak tadınıza göre yarım limon suyu katabilirsiniz.

Afiyet olsun...

10 Kasım 2006


" İki Mustafa Kemal vardır; biri ben ,et ve kemik geçici Mustafa Kemal...İkinci Mustafa Kemal ,onu "ben" kelimesiyle ifade edemem. O ,ben değil ,bizdir. O, memleketin her köşesinde yeni fikir ,yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim ,onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz ,hepinizsiniz. Geçici olmayan , yaşaması ve muvaffak olması gereken Mustafa Kemal odur. "


Mustafa Kemal ATATÜRK
( 1881 - 1938 )

Kalbimizdesin...

09 Kasım 2006

KETEN TOHUMLU BİSKÜVİ


Yemek bloglarında dolaşırken kedinin ciğere baktığı gibi hamurişlerine bakan ama kilo almaktan korktuğu için tarifleri uygulamaktan çekinen arkadaşlar varsa aramızda ,bu tarifi çook seveceklerine inanıyorum. :) Arada atıştırmak için çayın ,kahvenin yanında güzel oluyor. Besin değeri yüksek aynı zamanda bol lif içeren ve kalori değeri diğer tariflere oranla daha düşük bir tarif...Ve aynı zamanda çok lezzetli :

Malzemeler :
1,5 su bardağı tam buğday unu
Yarım su bardağı süt
Yarım su bardağı zetinyağı
1 yumurta
1 su bardağı kuru meyve püresi
Yarım su bardağı portakal suyu
Yarım portakalın rendelenmiş kabuğu
Yarım su bardağı çekilmiş ceviz ,fındık karışımı
2 çorba kaşığı keten tohumu
1 çorba kaşığı şeker
1,5 tatlı kaşığı tarçın
1 çay kaşığı karbonat

Yapılışı :
Portakal suyu ve karbonatı çırpıyoruz öncelikle. Bu işlemi derin bir kapta yapıyoruz ,çünkü kabarıp köpürüyor.
Meyve püresi için bir bardağı dolduracak şekilde kuru kayısı ,kuru incir ve kuru üzümü karıştırıp rondoda püre haline getiriyoruz.
Ayrı bir derin bir kapta yumurtayı çırparak ,süt ,zeytinyağı ve hazırladığımız meyve püresini ekleyip karıştırıyoruz. Ardından un ,tarçın ,keten tohumu ve ceviz-fındık karışımınıda ilave edip karıştırmaya devam ediyoruz. Son olarak portakal suyu ve karbonatlı karışımı ekleyip yağladığımız ortaboy bir fırın tepsisine döküyoruz. Önceden ısıttığımız 170 derece fırında 40 dakika pişirip baklava şeklinde kesip servis yapıyoruz.
1,5-2 cm. kalınlığında ,kek kıvamında bisküvilerimiz oluyor. Kapalı bir kapta 1 gün bekletirseniz tadı dahada güzelleşiyor. Özellikle kahvenin yanında tavsiye ediyorum :)

Afiyet olsun...




08 Kasım 2006

PASTIRMALI ve ROKA SOSLU MAKARNA


Roka pişirilir mi demeyin...Tarifi bir makarna firmasının vermiş olduğu kitapta gördüğümde bana da ilginç gelmişti. Lakin bir Egeli olarak ,rokayı görünce dayanamayıp uygulamaya karar verdim...Roka pişirilince de nefis oluyormuş ,rokaseverlere tavsiyemdir ;)

Malzemeler :
1 paket makarna
20 dilim pastırma
1 paket krema
2 demet roka
6 yemek kaşığı zeytinyağı
100 gr kaşar peyniri
Tuz

Yapılışı :
Rokaları yıkayıp salataya doğrar gibi kıyıyoruz. Yapraklı kısımları kullanalım ,sapların pişmesi hem zor oluyor hemde görünüm olarak güzel olmuyor makarnada...Doğradımız rokaları 3 yemek kaşığı zeytinyağında soteliyoruz. Kremayıda ekliyoruz ve kaynadığında ocaktan alıyoruz.
Makarnaları tuzlu suda haşlıyoruz. İnce ince doğranmış pastırmaları tencerede 2 yemek kaşığı zeytinyağında hafifçe çevirip haşlayıp süzdüğümüz makarnaları da tencereye ilave ediyoruz. Son olarak pişirdiğimiz roka sosunuda üzerine dökerek karıştırıp damak tadımıza göre tuzunu ekliyoruz. 2-3 dakika sonra ocaktan alıyoruz. Makarnamız servise hazır...Servis tabağına aldığımız makarnanın üzerine rendelenmiş kaşar peyniri serpmeyi unutmuyoruz :)

Afiyet olsun...






07 Kasım 2006

SÜRPRİZ OMLET


Haftanın altı günü çalıştığımdan pazar kahvaltılarının ayrı bir önemi vardır benim için... Çeşitlilikten sofra düzenine ,hem damak tadıma hemde göz zevkime hitab etmeli öncelikle kahvaltı masası. Durum böyle olunca her hafta farklı ve lezzetli birşeyler üretmeye çalışmakta ayrı bir keyif oluyor. Sunum zenginliği açısından farklı bir omlet tarifi yine...

Malzemeler : ( 2 kişilik )
3 yumurta
6 adet ortaboy mantar
50 gr. kaşar peyniri
tuz
karabiber
köri
4 yemek kaşığı sıvıyağ

Yapılışı :
Mantarları bıçakla ince ince kıyarak 2 yemek kaşığı sıvı yağda teflon tavada hafif soteliyoruz. Kaşar peynirinide rendeleyip bir kenarda tutuyoruz.
Yumurtaları bir kapta çırpıyoruz. Damak tadımıza göre tuz ,karabiber ve köriyi ekleyerek karışımı ikiye bölüyoruz. Teflon tavaya 1 yemek kaşığı yağı ekledikten sonra yumurtayı döküyoruz. Omletin bir yüzünü kızartıp ,kızarttığımız yüz üste gelecek şekilde ayrı bir tabağa alıyoruz. Bu arada yumurtanın diğer kısmını tavaya dökebiliriz. Tabağa aldığımız omletin yarısına resimde görüldüğü gibi sotelediğimiz mantarları koyup ,en kıyıya kaşar peyniri denk gelecek ( katladığımızda eriyip kenarların yapışması için ) şekilde rendelenmiş peyniride yayarak omleti ortadan katlıyoruz. Diğer omletide aynı şekilde hazırladıktan sonra yanyana tavaya koyup kapağını kağatarak kısık ateşte peynirlerin erimesi için 4-5 dakika ocakta tutuyoruz. Bu işlem sırasında diğer yüzünde kızarması için omletleri çevirmeyi ihmal etmiyoruz tabiii...Ardından servis tabağına alıp dilerseniz domates ve maydanozla süsleyip soğutmadan servis yapıyoruz. Sürat önemli ,aksi taktirde soğuyan omletin içindeki eriyen peynirler donuyor ;)

Afiyet olsun...




06 Kasım 2006

ELMALI RULO


Tarifi Lezzet dergisinden denedim. Uygulamada birkaç katkım oldu tabiii yine...Beğeneceğinizi umuyorum. Ben çok beğendim :)

Malzemeler :
Hamur için :
250 gr. eritilmiş margarin
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı yoğurt
1 çorba kaşığı tozşeker
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat ( silme )
6 su bardağı un
Yağlı kağıt
İç malzeme :
6 elma
1 su bardağı tozşeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı kıyılmış ceviz

Yapılışı :
Elmaları soyup rendeledikten sonra pişirme kabına alıp şekeri ilave ediyoruz. Kısık ateşte 15 dakika kadar pişirip ocaktan alıyoruz. Tarçın ve kıyılmış cevizi ilave edip soğumaya bırakıyoruz.
Eritip soğuttuğumuz margarin ,sıvıyağ ,yoğurt ve tozşekeri karıştırıyoruz. Ayrı bir kapta eleyerek karıştırmış olduğumuz un ve kabartma tozunu da bu karışıma ekleyip yoğurarak yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamuru yuvarlayarak 20 dakika dinlenmeye bırakıyoruz.
Dinlenme işleminden sonra hamuru iki eşit parçaya ayırıyoruz. Burada hamurun kıvamı önemli bir nokta. Ortam sıcak değilse ,dinlendirme aşamasında margarin donduğu için hamur hafif sertleşiyor. Hamurunuz sertleşirse biraz süt ekleyerek kıvamını yumuşatabilirsiniz. Aksi taktirde rulo yaparken hamur çatlıyor ,bilginize... Hamurları merdane ile açarak iki ayrı dikdörtgen elde ediyoruz. Elmalı iç malzemeyi hamurların üzerine yayıyoruz. Diktörtgenin uzun kenarından tutup içe doğru sararak iki rulo elde ediyoruz. Son olarak rulo hamurları bıçak ile birer parmak kalınlığında dilimlere ayırıp yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine sıralıyoruz. Tarifte yağlı kağıt yazmıyordu. Ancak pişirme işlemi sırasında elmalar akıp tepsiye yapışıyor ve sonrasında çörekleri tepsiden çıkarabilmek zorlaşıyor. Sonrasında elmalı rulo çörekleri ,180 dereceye ayarlayıp ,önceden ısıttığımız fırında 35-40 dakika pişiriyoruz ve fırından çıkarıp soğuttuktan sonra servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...

04 Kasım 2006

KÖRİLİ SICAK SALATA


Görüntüsü ve lezzetiyle oldukça cazip ,aynı zamanda doyurucu ve sağlıklı bu salatayı gittiğim bir cafede yemiştim. Birkaç rötuş yaptım tabiii üzerinde. Katkılarımla daha bir güzel oldu sanki :) Denemelisiniz...

Malzemeler :
3 adet ortaboy patates
1 demet roka
3-4 sap maydanoz
1 adet taze soğanın yeşil kısmı
Yarım limon
1,5 çay kaşığı köri
Göğüs eti ( tavuk )
1 tutam kırmızıbiber
1 tutam karabiber
1 tutam kimyon
1/4 kuru soğan
Yarım çay bardağı yoğurt suyu
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı susam


Yapılışı :
Öncelikle bir porsiyon şinitzel büyüklüğündeki tavuk etini ( göğüs kısmı ) ,yoğurt suyu ,1 yemek kaşığı zeytinyağı,kimyon ,karabiber
ve ince rendelediğimiz soğan ile marine ediyoruz. Etin terbiyesi için en az 1 saat yeterli.
Rokaları yıkayıp 3 er cm. genişliğinde doğrayarak salata tabağına alıyoruz. Maydanoz ve soğanıda doğrayıp rokaya ekliyoruz.
Patatesleri soyup kesmeşeker büyüklüğünde küp küp kesiyoruz. Tuzlu suda haşlayıp suyunu süzdükten sonra ,köri ile güzelce karıştırıyoruz. Patatesleri rokaların üzerine dökerek 2 yemek kaşığı zeytinyağı ve limon suyunuda ekleyerek harmanlıyoruz. Ardından marine ettiğimiz tavuk etini ızgarada kızartıp şeritler şeklinde keserek salatamızın üzerine yerleştiriyoruz. Son olarak yağsız tavada kavurduğumuz susamıda serperek soğutmadan servis yapıyoruz.


Afiyet olsun...

03 Kasım 2006

MİS ÇORBA



Malzemeler :
1 su bardağı kırmızı mercimek
Yarım yemek kaşığı domates salçası
1 ortaboy havuç
1 ortaboy patates
1 yemek kaşığı un
3 su bardağı etsuyu ( ya da 1 tablet etsu )
1 yemek kaşığı taze nane ( ya da 1 çay kaşığı kuru nane )
Yarım limonun suyu
1 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz ,karabiber

Yapılışı :
Mercimeği 2 su bardağı su ve salça ile kaynatıp dağılana dek pişiriyoruz. Ardından rendenin iri tarafıyla rendelediğimiz havucu kaynamakta olan mercimeğe ekleyip 3 su bardağı sıcak etsuyu ekliyoruz. Havuç pişmek üzereyken yine iri rendelediğimiz patateside ekleyip kaynatıyoruz. 1 yemek kaşığı unu bir kahve fincanı su ile sulandırıp pürüzsüz bir kıvam elde edebilmek için iyice karıştırıyoruz.Unlu karışıma yarım limon suyunuda ekleyip karıştırarak kaynamakta olan çorbamıza ekiyoruz. Zeytinyağı ,tuz ,karabiber ve naneyide ekleyip sıcak sıcak servis yapıyoruz. Özellikle soğuk kış günlerinde tavsiye ediyorum. Hem besin değeri yüksek ,hemde çok lezzetli bir çorba oluyor.

Afiyet olsun...



BAL TADINDA DERLEME
Bal arılarının çiçek nektarlarını yada bitkilerin veya bitkiler üzerinde yaşayan bazı canlıların salgılarını toplayarak ,bu salgıları kendine özgü maddelerle karıştırıp değişikliğe uğrattıktan sonra ,peteklerine depoladıkları tatlı ,mis kokulu ,altından güzel renkli madde bal... Neredeyse insanlığın varoluşundan bu yana vazgeçemediği bu lezzetin tarihçesi insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar gitmekte.

Yunan Mitolojisinde arılar ,ilham perilerinin kuşları ve Tanrıların habercisi olarak görülürmüş. Hatta baş tanrı Zeus'un sıfatlarından bir "Arılar Kralı" imiş. Bal ise bilgeliğin ve yaratıcılığın kaynağı olarak görülüyormuş. Pek çok güzellik ve sağlık reçetesinin vazgeçilmeziymiş. Hipokrat'ın yüksek ateş, yaralanma, ödem ve iltihaplanmalara karşı reçetelerinde en başta bal yer alıyormuş.

Eski Mısır da ise arı sembolü firavunları temsil ediyormuş ve bal Güneş Tanrısı Ra'nın "dünyadaki göz yaşları" olarak görülüyormuş. Bal bu kadar çok sevildiğinden, memurlar sürekli ,Suriye ve Yunanistan’dan bal getirtmek zorunda kalıyorlarmış. II. Ramses dönemindeki memurların maaşlarının bir kısmı bal ile ödeniyormuş ve bal çok değerli bir para birimiymiş. 1 kavanoz bala çok rahat bir eşek veya inek alınabiliniyormuş.

Kur’an-ı Kerim’de de iki ayette baldan söz ediliyor. Ve ‘şifa’ kelimesi Kur’an’da besin maddeleri içinde sadece bal için kullanılıyor.

Arılar 40-50 milyon yıl öncesinden beri yeryüzünde kendi varlıklarını bağımsız bir şekilde sürdürüyorlar. İşte 40.000 yıl önce insanlar onların hazırladıkları mucizevi besin kaynağı balı keşfedince ,M.Ö. 7000 dolaylarında ticari anlamda bal toplayıcılığı da başlamış. İnsanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları öldürmeden bir miktar balı alarak kalanını da arılara bırakmaları ile gerçek arıcılık oluşmuş. Sonrasında insanların yerleşik hayat düzenine geçmeleri sonucu ,kovan yapımı ile binbir tehlikeye girip de topladıkları bal ,çiftliklerde üretilir olmuş.

Tabiat ananın en çalışkan varlığı olan bal arısının ,150 gram balı elde etmek için ,20.000.000 defa uçup 1 kg nektar veya salgı toplaması gerekiyor.Sanıyorum bunca emek taşıdığı için böylesine lezzetli ve değerli bal. Arıların bal yapmak üzere çiçeklerden topladıkları şekerli sıvıya nektar deniyor. Arı ,bir çiçekte nektar olup olmadığını diliyle belirliyor. Ayrıca nektarın kokusunu da algılayarak nektar olup olmadığını anlıyor. Nektarı bulduğu anda hızla kursağına (bal midesi) çekiyor ve kursağını dolduruncaya kadar çiçekleri dolaşıyor ve bunu kovanına taşıyor.

Elde edildiği kaynağa göre bal ;çiçek ve salgı balı olarak sınıflandırılıyor. Çiçek balı; genellikle bitkilerin çiçeklerinde ,bazen de ;kiraz, bakla, pamuk, ve şeftali gibi bitkilerin yaprak sapı ve gövdelerinde bulunan nektar bezlerince salgılanan nektarın arılar tarafından toplanması ile oluşturuluyor.
Salgı balı ise çam, meşe, kayın ve ladin gibi orman ağaçları üzerinde yaşayan böceklerin salgıladığı tatlı salgıların ,arılar tarafından toplanması ile oluşturuluyor. Ülkemiz için en önemli salgı balı çam balı.
Zamanla birçok toplumda şeker ihtiyacı dışında sağlık , güzelik ve zenginlik kaynağı olarak görülen balda ;B1, B2, B3, B5, B6 ve C vitaminleri ile kalsiyum ve fosfor mineralleri mevcut. Bunlardan başka bal ;potasyum, kükürt, sodyum klorür ve mağnezyum da içeriyor. Ayrıca bakır, iyot, demir, manganez ve çinko da yeter miktarda balda mevcut.
Bu değerli gıdanın sağlığımıza faydaları saymakla bitmiyor. Bal ;halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık ve erken bunamaya karşı vücuda direnç sağlıyor. Ayrıca yaraları hızlıca tedavi ediyor ,direkt kana karıştığı için çok hızlı enerji veriyor ,balgam gideriyor ,damarları açıyor ,kan dolaşımını düzenliyor kansızlığın giderilmesine ,böbrek, karaciğer ve sindirim sistemine iyi geliyor ,idrar söktürüyor. Kabızlık için sıcak bal şerbeti, ishal içinde soğuk bal şerbeti iyi geliyor.

İçeriğindeki birçok vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanında bal doğal bakım ürünü yapımındada kullanılmakta. İşte birkaç ballı doğal bakım önerisi :
Tonik : 2 salatalığı yada elmayı ezip suyunu çıkarıyoruz ve 2 yemek kaşığı bal ile karıştırıyoruz. Sabah ve akşam pamuk yardımıyla cildimize sürüyoruz. 4-5 dk. kurumasını bekleyip su ile yıkıyoruz. Bu karışımı yüz ve boyun bölgemizi temizleme ,sıkılaştırma ve canlandırmada kullanıyoruz.Toniğimizin dayanma süresi yaklaşık 1 hafta…
Bal maskesi : 1 yemek kaşığı balı ,1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1tatlı kaşığı limon suyu ile karıştırıp yüz ve boynumuza sürüyoruz. 20 dk bekletip süt ile silip yıkıyoruz. Bu maske cildi besleme ve canlandırma özelliğine sahip…

Tüm bu faydalarından yaralanabilmek için balımızın katkısız ve doğal olması gerekiyor tabiiii…Günümüz koşullarında balı satın alırken de dikkatli olmamız önemli bir konu. İçine karıştırılabilecek katkı maddelerine karşı ,balı güvendiğimiz yerden satın almamız gerekiyor. Satın aldığımız balı evimizde muhafaza ederken ise ,kavanozu oda sıcaklığında ,kapalı bir kapta ve kuru ortamda muhafaza etmeliyiz. Çünkü saklama koşullarına dikkat edilmezse balımız şekerleniyor ve besin değeri kayboluyor.

Doğanın bize armağanı bu mucize gıdayı soframızdan ,mutfağımızdan eksik etmeyelim...

Bu arada...Ağzınızdan bal damlasın ,bal tadında sohbetleriniz ,baldan tatlı yemekleriniz ,bereketli sofralarınız olsun :)

02 Kasım 2006

ÇİKOLATA SOSLU CHEESECAKE



Malzemeler :
1 paket kakaolu bisküvi ( Eti ninkini kullandım )
150 gr. margarin
Yarım çay kaşığı tarçın
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 paket labne peyniri
1 paket beyaz peynir
1 küçük paket krema
3 yemek kaşığı un
2 paket bitter çikolata
1 çay kaşığı kakao
Alüminyum folyo

Yapılışı :
Bir paket bisküviyi rondodan geçirip ,erittiğimiz margarin ile karıştırıyoruz. Kek kalıbının içini alüminyum folyo ile kaplayıp bisküvili karışımı elimizle sıkıştırarak kalıbın dibine döşüyoruz ve sertleşmesi için buzdolabına koyuyoruz. Kekimizi hazırlarken geçen süre ,bu işlem için kafi gelecektir.

Yumurtaların aklarını bir kaba ayırdıktan sonra sarılarını şekerle çırpıyoruz. Peynirleri ve bir paket kremanın yarısını katıp ,köpük köpük olana kadar iyice çırpıyoruz. Ardından eleyerek unu katıp biraz karıştırıyoruz.
Ayrı bir kaba ayırdığımız yumurta aklarını bembeyaz ve köpük köpük olana kadar çırparak ,peynirli karışıma ekleyip biraz karıştırıyoruz. Bu karışımı ;buzdolabındaki kalıba bastırmış olduğumuz bisküvilerin üzerine ,önce yarısını döküp kakaoyu üzerine serpip sonra kalan yarısını döküyoruz. Bekletmeden 180 derece fırında 60 dakika pişiriyoruz.( üzerinin kızarmış olması gerekiyor ) Fırın kapağını aralayıp yavaş yavaş soğuması için fırının içinde bırakıyoruz ki kekimiz fazla sönmesin. (Bir miktar sönme olması normaldir)
Kek soğurken ,kaynayan suyun içine oturttuğumuz kapta çikolataları eriterek ,kalan yarım paket kremayla karıştırıyoruz ve son olarak bu karışımı ocaktan alıp sıcak sıcak kekimizin üzerine döküyoruz.Buzdolabında 10-12 saat dinlendirip ,dilimleyerek servis yapıyoruz.

Afiyet olsun...